Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,son günlerde artan terör olayları ile ilgili açıklamalarda bulundu.Şimşek,katıldığı NTV canlı yayınında terör örgütü PKK'nın son yıllardaki çıkışını AK Parti'nin üzerine yıkılması hakkında şu açıklamaları yaptı.Bakan Şimşek,''AK Parti seçimleri kaybetmiş de ondan dolayı bu terör olayları başlamış… Yapılabilecek en büyük hatalardan bir tanesi budur'' dedi.

Gaziantep benim siyasette ilk göz ağrım. Acemilik Gaziantep'te geçti. Ben daha önce siyasi herhangi bir faaliyet içerisinde olmamıştım. Ve İngiltere'de severek ve başarılı olduğumu sandığım bir iş yapıyordum. Ama iş memlekete hizmet olunca, o anlamda fırsat çıkınca bizde çıktık geldik. Sürpriz bir şekilde o dönem Gaziantep’ten milletvekili adayı yapıldım. Gaziantep, yapısal dönüşümü gerçekleştirebilir miyiz? 2007'nin Mayıs-Haziran-Temmuz döneminde beni toplantılara davet ettiklerinde benim sunumum vardı "Gaziantep dönüşümün başladığı yer" diye...

Tabi aslen Mardin'liyim, sonra Batman'a bağlandı. Doğu Güneydoğu'yla bağımız var.

AK PARTİ'DE LİSTE TARTIŞMALARI. SİZ NASIL BAKTINIZ BU TARTIŞMALARA? MKYK LİSTESİNDE YER ALMAMANIZIN DOĞRU TARTIŞILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?


Siyaseten bir çok konu bir çok tarafa çekiliyor. Bugün herhangi bir kapasitede Türkiye'de ülkeye hizmet noktasında maksadım hiçbir zaman maka mevkii olmadı. Bu işin gelir ayağı olmadı. İki noktada da önceden yaptığım iş, ülkede manevi bir haz var. Milletin temsilcisi olmak en büyük onurdur. Başbakanımız, cumhurbaşkanımız vesile oldular Allah onlardan razı olsun.

MKYK'da olmuşuz olmamışız, bakan olmuşuz olmamışız önemli değil.  Tartışmalara gelince, Türkiye nispeten, nispeten diyorum küçük dışa açık, açık veren bir ekonomidir. Bu şu anlama geliyor, küresel ekonomiden yüzde bir pay alıyoruz. Bu bizi nispeten, bölgemizde önemli bir aktörüz. Ama nispeten diyoruz küçük sayılıyor, yüzde 1 civarı.

Ve dışa açık bir ekonomiyiz. Özellikle 80-89 sonrası. Bir de açık veren ekonomiyiz. Bu da ekonomi politikaları üzerine bir takım kısıtlar getiriyor. zaman zaman bakış açılarında farklılıklar yaşanabilir. Ama hepimizin derdi nasıl daha çok istihdam sağlarız? Finansal makro ekonomiyi koruyarak refahı nasıl üst noktalara taşırız... Ondan dolayı da zaman zaman biz farklı düşünüyormuşuz gibi tartışmalar yaşanıyor. Bir ülkenin kalkınması için yeraltı zenginlikler yetmez. Esas zenginlik beşeri sermayedir. Ama bunun yanında en önemli belirleyicilerden bir tanesi de kurumların kalitesidir. Kurumların güvenilirliğidir.

Burada şahıslardan çok, mesela bizim mali disiplini kurumsallaştırmamız.. Sanki bizim üstü örtülü bir kural varmış gibi götürmemiz bu ülkeye faydalıdır. Asla bu tartışmaların bence geldiği noktayı sağlıklı ve doğru da bulmuyorum.

İstikrar vurgunuzun ve yapısal reformlara dikkat çekmenizin temel sebepleri neler?
Türkiye’de ancak güçlü siyasi irade olursa reform yapılabilir. Yani siyasi istikrar-reform. Tabi bölgede siyasi istikrarın devam ettiği reformun yapılmadığı ülkeler var, başarı yok.

Şimdi 90’lı yıllarda kısır bir döngü var. Siyasi istikrarsızlık, reform yapılamayan dönem. Ve refah anlamında yerimizde saydık geriledik. Yani ülkeler ilerlerken biz geriye düştük. 2000’li yıllara geldiğimiz zaman reform yapıldı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, arkasından bu reformlar güveni artırdı ve yatırımlar arttı, refah arttı.

Peki durup dururken mi? Bu aralar biz ne desek farklı yerlere çekilmeye çalışılıyor. Sanki ikircikli bir yapı varmış gibi. Ne makam mevki, ne para pul meselesidir. Yoksa zaten hepimiz kendimizi kanıtlamış insanlarız.

HER ŞEY DURUYOR, YATIRIMLAR ÖZELLİKLE


Gelelim istikrar vurgusuna. Benim kaygım şu, ilk defa uzun bir aradan sonra son seçimler tek başına bir partinin iktidar olmasına imkan vermedi. Bir süre de koalisyon görüşmeleri yapıldı. Türkiye ilk defa aslında bir siyasi istikrarsızlığın, acaba başında mı diye korkular başladı. Bunun sonuçları var. Her şey duruyor, yatırımlar özellikle. Mesela Türkiye’nin dış kaynağa ihtiyacı var, duruyor. Sadece Türkiye’de değil, Brezilya da Rusya da. Türkiye düşen et gıda fiyatlarından faydalanabilirdi, siyasi istikrar devam etseydi. O nedenle ne olursa olsun önümüzdeki seçimden sonra ümit ediyoruz ki milletimiz tek başına iktidar yapar.

Şimdi terörle mücadele noktasında Türkiye’de güçlü bir irade olmazsa, bu durumda bir takım zafiyetler yaşanabilir. O nedenle açık ve net olarak siyasi istikrarın altını çizdim ben. Tek başına yeterli değil, ama siyasi istikrar varsa reform yapılabilir. Reform yapılırsa refah artabilir. Bu sihirli bir formül değil. O nedenle siyasi istikrar çok kritik. Hangi parti olursa olsun, bence Türkiye gibi uzlaşma kültürünü, bunu söylemek bana zor geliyor ama, orta ve doğu Avrupa’ya göre, onlara göre bizde uzlaşma kültürü daha sınırlı. Farklılıkları bir kenara bırakıp, menfaatler için ortak paydada buluşma uzun soluklu.

Daha önce belki bahsetmişimdir. Avrupa üyelik sürecinde 10 tane ülke vardı. Bunların bazılarında AB’nin gerektirdiği reformları azınlık hükümetleri yapmıştır, Çek Cumhuriyeti’nde. Koalisyonlar ve azınlık hükümetleri yapmıştır. Ama gelin görün Türkiye’de ne azınlık ne çoğunluk koalisyon hükümetleri uzun soluklu olamamıştır. Bakın seçim sonrasında sayın Başbakanımız samimi bir şekilde, ki bizde destekledik gönülden. Bir acaba ortak bir paydada geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurulabilir mi diye çaba içerisine girildi. Bu olmadı, diğer üçü bir araya gelebildi mi? Hayır.

Seçim öncesinde bunu söyledim. AK Parti karşıtlığında üç partinin bir araya gelmesi kolay. Çünkü o bir çözüm sunmuyor. Parti karşıtlığında bir propaganda yapıyorsunuz. O neden Türkiye’ye algı kötüleşti, risk primi artıyor.

Son birkaç ay kadar çözüm süreci konuşuyorduk. Ama artık terör saldırılarını konuşuyoruz. Bu çerçevede terör saldırılarından sonra ekonomi nasıl etkilendi? Somut tespitler var mı?
Bundan bir süre önce Fitch, aslında isim vermemem lazım. Diyorlardı ki, bana sordular. Sayın Bakan dediler, bundan bir yıl önce biz sunumlarınızı gördük. Siz çözüm süreciyle birlikte potansiyel büyümenin bir puan artacağını, cari açığın da bir puan daha düşük olacağını belirttiniz, çözüm sürecindeki başarıyla birlikte. Evet, çözüm sürecinin sekteye uğramış olması, potansiyel büyümesini olumsuz etkiler.

Şimdi çözüm sürecinde AK Parti, gerçekten samimi, cumhurbaşkanımız başta olmak üzere başbakanımız, biz temel hak ve özgürlükler anlamında ne adım atılması gerekiyorsa attık atmaya devam ediyoruz. Yani ABD gibi, İngiltere gibi demokrasinin nispeten ileri olduğu veya Avrupa gibi, yani etnik farklılıklar bazında her türlü hak ve özgürlük konusunda zerre kadar tereddüt yok. Kürt kardeşlerimiz olsun, diğer kesimler olsun.

KARŞI TARAF SİLAHLARI BIRAKACAĞINA DAHA ÇOK SİLAH EDİNDİ


Silahlı terör unsurlarının silahlarını bırakması ve varsa başka sorunları konuşarak demokratik bir kültür içinde çaba içine girmeleri gerekiyordu. Zaten verilen söz buydu. Biz çözüm sürecini hayata geçirdik, reformları yaptık. Ama karşı taraf silahları bırakacağına, daha çok silah edindi, daha çok cephane edindi, daha çok adam kendi saflarına katmaya çalıştı. Bölgede de uzun bir süre biz vatandaşımız bu süreçle birlikte huzurun, yatırımların kalkınmanın tadına varacak ve terörle arasında mesafe koyacak diye umut ederken, terör örgütü bu bizim hak ve özgürlük noktasında attığımız adımları da istismar ederek, eli silahlı eşkıya olarak daha çok baskı, zulüm yaptı ve bunun sonrasında vatandaş da o tepkiyi ortaya koyamadı.

YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HATALARDAN BİR TANESİ


AK Parti seçimleri kaybetmiş de ondan dolayı bu terör olayları başlamış… Yapılabilecek en büyük hatalardan bir tanesi budur. Siz alanı terör örgütüne bırakırsanız o zaman sorun yok. Ama terör örgütünün alanda halkımıza kürt kardeşlerimize yaptığı baskının zulmün, haraç toplamanın demokraside yeri var mı? Yok.

Açık konuşayım. Bir takım ekonomik maliyetler olablir. Ama uzun vadeli ekonomik kazanımlar için, terör örgütünün anladığı dilden konuşulması gerekiyor ki şu anda konuşuyoruz. Ama buna paralel olarak bütün vatandaşlarımızın Kürtler de dahil olmak üzere hak ve özgürlükleri noktasında geri adım atılmaması lazım. Biz demokrasimizi daha ileri seviyeye taşıyacağız. Hiçbir şekilde ayrımcılık olmayacak. Türkiye’yi eşitlikçi katılımcı demokratik sistem içerisinde hukuk devleti içerisinde ileri taşıyacağız. Ama hiçbir hukuk devleti teröre asla müsamaha etmez.

KISA VADEDE YATIRIMLAR BÖLGEDE SEKTEYE UĞRAYABİLİR


Evet kısa vadede yatırımlar bölgede sekteye uğrayabilir. Böyle bir gözlem içerisindeyiz. Ama vatandaşımız şunu çok iyi bilsin, biz terörle mücadele edemezsek esas uzun vadede kayıplar çok çok daha büyük olur. Şimdi terörle mücadele edeceğiz, hukuk içerisinde kalacağız ve inanıyorum ki milletimiz terör örgütüyle aralarına mesafe koyacaklar. Şimdi yavaş yavaş devlet alan hakimiyetini güçlü şekilde sağlayınca vatandaş hemen tavır koymaya başlıyor.

Bakın uzun bir süredir bazı kasabalarda, yerleşim bölgelerinde işte isyan çağrıları var. Halk katılmıyor. Sadece militanlar var ortalıkta. Yani bir PKK’nın uzantısı olan siyasi partinin bazı üyeleri ve terör örgütü militanları dışında bahsedilen çağrılara kimse yanıt vermiyor. Oy verdiler bakın araya mesafe konuluyor. Kısa vadede ekonomik sonuçları olacak ama terörle mücadelede Türkiye başarılı olduğu ölçüde uzun vadede ekonomik potansiyeli daha da artacak.

Emekliler başta olmak üzere hangi toplum kesimlerine yönelik neler olacak? Yeni maaş iyileştirme haberini de biz de yaptık. Nasıl bir düzenleme ön görüyorsunuz?
Bazı adımlar atıldı. Biliyorsunuz memurlarımıza yılda 1200 lira, emekli maaşı için toplu sözleşmede karar verildi, bu ay verilecek. Daha önce Bağ-Kur tarım-esnafımıza kendilerinin iki maaşına denk gelen artışlar yapıldı. Uygulamaya konuldu. Uygulama dışı kalanlara, nispeten maaşı yüksek olanlara da bunun genişletileceği konusu açıklandı.

Onun dışında ben detaya girmek istemiyorum. Çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalar bittiği zaman sayın Başbakanımız açıklayacak. Benim bugünden, beyannameye konu olabilecek, refahın daha adil şekilde paylaşımı yönünde atılacak adımları benim değerlendirme yapmam doğru olmaz.

Tabi seçim dönemlerinde genelde ekonomiye ilişkin tartışmalar, seçmene ekonomik mahlukat olarak bakılıyor. Bence vatandaşımız esas itibariyle, esas uzun vadeli refah artışını kim sağlar, kimin vizyonu programı buna elverişlidir, buna uygundur. Bence değerlendirmeyi o çerçevede yaptı. 7 Haziran’da da genel anlamda söylüyorum, o popülizm yönü yüksek olan programlara prim verildiğini sanmıyorum. Ben bir miktar vaatleri anlıyorum. Sonuçta siyaset yapıyoruz. Fakat bunların dozu önemlidir. Yani Türkiye’de makro finansal istikrarı tehlikeye atmayacak şekilde, bizim elimizdeki güçlü taraflarımızı kalıcı bir tahribata uğratmayacak şekilde tabi ki bir takım vaatlerde bulunabilir.

O KONUDA MALİYE BAKANI OLARAK HİÇ TEREDDÜT YAŞAMAM


Çıkıp deseniz ki ben girişimciliği, yatırımları destekleyeceğim. O konuda Maliye Bakanı olarak hiç tereddüt yaşamam biliyor musunuz? Girişimcilerin artması demek ekmeğin büyümesi demek. İş aş, bizim bütün derdimiz bu. Ama transfer harcamaları anlamında, kamu maliyesinin altından kalkamayacağı… Mesela 90’lı yıllarda bunlar yapıldı. Bir tane sosyal güvenliğe ilişkin 91 yılında bir karar verilmeseydi, bugün aynı bütçeyle biz emeklimize bir iki ikramiye değil, altı ikramiye verebilirdik. Bizim kalıcı refah anlayışıyla, büyüyen pastada, önce büyütmek lazım.

Özellikle dar gelirlilere, asgari ücretlimize, emeklimize bizim daha çok kaynak aktararak bizim gelir dağılımımızı yükseltmemiz lazım. Bağ-Kur tarım-esnaf emeklimize o adımları atmamızda popülizmden çok gelir dağılımını artırma düşüncesi vardı.

Tabi ki bizim de bir takım taahhütlerimiz olacak. Benim şu aşamada o konulara girmem doğru olmaz. NTV

Editör: TE Bilisim