Üniversiteye Girmekle

Üniversiteli Olunmaz Yalnızca üniversiteye girme, üniversiteli olmakla yetinmeyi de yadsımam, haklı bir gerekçesi olabilir. Bir şeyleri mış gibi yapmak yaygındır ya da yapmak zorunda olduğu için yapmak, bunu eleştiremem. Ne ki, olması gereken bu değil, yani bir işi benimsemekle onu zorunluluktan yapmak arasında önemli farklar var.

En iyi bildiğim örnek öğretmenliktendir; gözü sürekli saatinde, Ders bitse de gitsek, diyen bir öğretmenle, Bu ders ne zaman bitti, ben bile fark etmedim, diyen öğretmen arasında dağlar kadar fark vardır. Öğrenci için de onlar çok farklıdır. Dolayısıyla başka çare görmediği için üniversite okumak zorunda olduğunu düşünen genci kınamam, onun suçu yoktur.

Gene de bunu söylemek yerine, Evet, ben üniversiteyi okumak zorundayım ama ben de kendimden bir şeyler katmalı, bir artı değer eklemeliyim, demek daha ayırt edici, daha içselleştirilmiş bir yaklaşım olmaz mı? Hep bana, diye bakılmamalı, yani üniversiteye gitmek, üniversitede olmak hep almak ile ilintili değildir, vermek de olmalıdır işin içinde. Siz de o sistemin bir dişlisi gibi çalışmalı, bir şey üretmeli ve katkıda bulunmalısınız. Örneğin üniversitede bir panel varsa, katılmalısınız; açılacak fotoğraf sergisine iki tane fotoğraf çekip göndermelısınız; kendi dünyanızı başkalarıyla paylaşmalısınız. Bir tür alışveriştir bu.

Editör: TE Bilisim